Muhammed'in tanıdığı Boşnak bir gençle buluştuk bir süre sonra. Adı Adnan'dı. Saraybosna'da bir Türk okulunda eğitim görmüş, oldukça iyi Türkçe konuşabilen biriydi Adnan. Bizler on küsür senede dünyanın en kolay öğrenilen dili İngilizce'yi öğrenemeyen bir ülkenin çocukları olarak imrendik tabi haliyle Adnan'a. Üstelik ileri düzeyde İngilizce de biliyordu Türkçe'nin yanı sıra.
Saraybosna'nın en lüks ve şık restoranlarından biri bizi bekliyordu. Tarzımız değildi ama davete icabet etmemek olmazdı tabi. Önce ana yemek tadındaki çorbalar içildi. Akabinde Klepa'lar(Boşnak mantısı) söylendi. Ortaya da tadımlık bir tabak Cevapi (köfte, kebap tarzı bir yemek). Gezimizin en lüks yemeğiydi. Bizi aşan bir menü. Yutaklarımıza kadar doymuştuk ki bir de elmalı börek tarzı bir tatlı geldi. Tatlı diyorum, çünkü tatlıydı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde Murat Abi'nin Boşnak eşi ve 2 çocuğu da aramıza katıldı. "Burada daha fazla kalsaydınız ya, Belgrad'da ne var?" diye serzenişte bulunsa da yenge, yapacak bir şey yoktu. Murat Abi ile sabah görüşecektik ancak ailesiyle veda vaktiydi. Belki bir gün yine geliriz temennisiyle onlarınSaraybosna'da devam edecek olan hayatlarına dönmelerini izledik.
Muhammed akşam orada tanıdığı arkadaşlarını ziyarete gitti gece geri dönmek üzere. Biz ise Saraybosna akşamlarının tadını çıkarmaya çalıştık. Celtic Pub adlı mekana gidip bir süre oturduk. Benim ultra sıkılmamdan ve sabah çok erken saatlerde kalkacak olmamızdan dolayı geceyi erken bitirdik ve motelimize döndük.
Evet gezimizin sondan bir önceki durağını da noktalamak üzereydik. Ertesi sabah 6.30'da otobüsümüz vardı ve Murat Abi saat 5'te bizi arabayla alıp otogara bırakacağını söylemişti. Uyuduk. Yeni bir güne, yeni bir seyahate, yeni bir maceraya uyanmak üzere uyuduk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder